DivingTwins https://www.divingtwins.org Su Altı Sporları Sun, 14 May 2023 11:59:11 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.4.2 Palyaço Balığı https://www.divingtwins.org/su-alti-canlilari/palyaco-baligi/ Thu, 11 May 2023 12:50:50 +0000 http://www.divingtwins.org/?p=1409 Devamını oku...]]>

Palyaço Balığı

🔺 Palyaço balığı pek çok rengi olduğu için bu ismi almıştır. Bu balıklarda adeta palyaço makyajını andıran bir görüntü bulunur.

🔺Canlı renkleri ile göze çarpan bu balık Hint Okyanusu, Pasifik Okyanusu gibi bölgelerde yaşar ve 30’a yakın türleri vardır.

🔺Yaşam süresi 6-10 yıldır.

🔺Sığ sularda yaşar ve boyları 6 cm civarındadır.

🔺Mercan kayalıklarını yaşam alanı edinen palyaço balığı, anemonlar olmadan yaşayamaz.

🔺Derisinin üzerinde saydam bir tabaka vardır ve bu da diğer balıklara karşı adeta bir kalkan görevi görür.

🔺 Ortama kolay bir şekilde uyum sağlayan palyaço balığı, yiyecek parçalama ve yırtıcılara karşı üstün bir koruma özelliğine sahiptir.

🔺 Tehlikeler karşısında güç birliği yapan palyaço balıkları arasındaki dayanışma takdire şayandır. Kenetlenerek daha büyük bir balık görünümü alırlar ve tehlikelere karşı korunurlar.

🔺Anemonlar ile yakın bir ilişki içinde olan palyaço balığı erkek olarak doğar; ancak dominant rol elde etmek amacı ile cinsiyet değiştirebilir. Sadece bir kez cinsiyet değiştirme hakları vardır.

]]>
Vatoz Balığı https://www.divingtwins.org/su-alti-canlilari/vatoz-baligi/ Thu, 11 May 2023 12:33:49 +0000 http://www.divingtwins.org/?p=1385 Devamını oku...]]>

Vatoz Balığı

.🔹 Vatozlar, yaşadıkları ortama uyum sağlama konusunda çok başarılı olan deniz canlılarıdır.

🔹 İnce ve yassı bedeniyle kıkırdak iskeletli bir balık türüdür.

🔹İki göğüs yüzgeci ve uzun bir kuyruğu olan vatoz, morfolojik farklılıklarına rağmen aslında, köpek balıkları ile akrabadır.

🔹Vatozların en ilgi çekici özellikleri üçgen şekilli göğüs yüzgeçleri ve düz dorsoventrallarıdır(sırttan karna doğru olan bölge).

🔹Büyük ve esnek yüzgeçleri sayesinde hareket ederler. Bu yüzgeçler sayesinde suda kendilerini ileri doğru itebilirler. Ancak, kuyruk yüzgeçleri yok denebilecek kadar kısadır ve anal yüzgeçleri yoktur.

🔹Kuyruk yapıları kamçıya benzer; uzun, sivri ve incedir. Genelde üzerinde toksin içeren ufak, sivri dikenler vardır. Bazı vatoz türlerinin kuyrukları zehirlidir ve uzunluğu 30 santime ulaşabilir.

🔹Kıyılarda, açık denizde veya 3000 metreye ulaşan derinliklerde yaşayabilirler.

🔹Öte yandan, bazı vatoz türleri tatlı suda yaşamaya uygun şekilde adapte olmuştur, nehirlerde ve haliçlerde yaşamayı tercih ederler.
✔Güney Amerika’da, Amazon havzasında yaşayan “kısa kuyruklu nehir vatozu” buna iyi bir örnektir. Pek çok kişi, kuyruklarındaki zehirli dikenler nedeniyle bu balık türünden korkar.

💫Genel olarak, vatozlar çekingen hayvanlardır. Vatoz saldırıları sadece kendi bölgelerinde bir yabancının varlığından dolayı tehdit altında hissettiklerinde gerçekleşir.

]]>
Denizanası https://www.divingtwins.org/su-alti-canlilari/deniz-anasi/ Thu, 11 May 2023 10:57:04 +0000 http://www.divingtwins.org/?p=1366 Devamını oku...]]>

Denizanası

Denizanası veya medüzScyphozoa ve Cubozoa sınıflarında bulunan, serbestçe yüzen ve beyni bulunmayan deniz canlısı.[1]

Fransızca méduse, “denizanası” sözcüğünden alıntıdır. Fransızca sözcük Eski Yunanca Medoúsa (μεδούσα), “mitolojide yılan saçlı tanrıça” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Eski Yunanca médō (μέδω), “gözkulak olmak, yol göstermek, vesayet etmek, kayırmak” fiilinden türetilmiştir.[2]

Denizanaları, yassılaşmış ve yüzmeye uyum sağlamış varlıklar olarak tanımlanabilirler.

Vücut şekli çoğunlukla yayvan ya da kubbeli bir şemsiye şeklindedir. Poliplerden daha karmaşık yapılı canlılardır. Yüzme organı olarak bir şemsiye gelişmiştir. Bu organ sayesinde hayvan ileriye doğru hareket eder.

Denizanalarının beyinleri yoktur. Bunun yerine sinir sistemleri ışığa ve kokuya duyarlı şekilde gelişmiştir. Küçük balıklarla ve diğer küçük deniz canlılarıyla beslenirler. Vücutları hidrodinamik olmadığı için yavaş yüzerler ve avlarını yakalamalarına yardımcı olacak şekilde bir dalgalanma yaratırlar. Denizanaları bir eşeysiz üreme şekli olan tomurcuklanmayla ürerler.

Denizanasının çeşitli türleri dokungaçlarında zehir taşırlar. Başka bir canlının bunlarla teması halinde, denizanasının ölü olduğu durumlarda bile zehirlenme söz konusu olabilir. Bu durum denizanası sokması olarak nitelendirilir.

]]>
Deniz Yıldızı https://www.divingtwins.org/su-alti-canlilari/deniz-yildizi/ Thu, 11 May 2023 09:54:54 +0000 http://www.divingtwins.org/?p=1320 Denizatı https://www.divingtwins.org/su-alti-canlilari/deniz-ati/ Thu, 11 May 2023 09:21:45 +0000 http://www.divingtwins.org/?p=1313 Devamını oku...]]>

Denizatı

🔹 Yunan mitolojisinde ‘Hippocampus’ olarak geçen denizatının vücudunun üst kısmı at, alt kısmı ise balık olarak resmedilir.

🔹 Homeros’un İlyada eserinde, Poseidon’u denizin üzerinde giden atların Tanrısı olarak tanımlaması, denizatıyla ilişkilendirilmektedir.

🔹 M.Ö. birçok imparatorlukta da gözlenmiştir. Tüm bunlar, insanlığın denizatına ilgisinin tarih öncesine dek uzandığını gösterir.

🔹Denizatlarının büyüklüğü 16 mm ve 35 cm arasında değişir.
📌En küçük denizatları, Bahamalar’da bulunur ve cüce denizatları olarak anılır.

🔹Denizatlarının insanların en çok ilgisini çeken özelliklerinden biri aşk hayatlarıdır. Denizatları, hayvanlar arasında nadir görülen bir özelliğe sahiptir ve çoğu denizatının hayatı boyunca sadece tek bir eşi olur. Üstelik eşini kaybeden denizatları yas tutar.😔

🔹Denizatlarının üreme süreçleri de ilgi çekicidir. Sadece denizatının ait olduğu familyaya has bir biyolojik özellik sonucunda, erkek denizatları doğum yapar.
✨Yavrular, erkek denizatının kuluçka kesesinde 2-3 hafta arasında büyür. Doğumdan sonra ise baba sevgisini pek tadamazlar çünkü erkeğin görevi doğumla beraber sonlanır.

🔹Denizatlarının ilginç bir diğer özelliği ise adeta bukalemun gibi renk değiştirebilmeleridir. Kendilerini korumak için bulundukları ortamın renklerine uyum sağlayarak kamufle olurlar.

🔹Bu güzel hayvanların ömrü ise 4 – 5 yıl kadardır.
‼Değişen iklim ve doğa koşulları tüm hayvanları olduğu gibi denizatlarını da olumsuz yönde etkilemekte ve bilinçsiz avcılık da eklenince 40 milyon yıldır var oldukları düşünülen denizatlarının türü tehlikeye girmektedir.

]]>
DİVEFEST https://www.divingtwins.org/etkinlik/divefest/ Sat, 06 May 2023 08:41:40 +0000 http://www.divingtwins.org/?p=1723 Devamını oku...]]>

DiVEFEST

Sevgili Diving Twinsliler,

🐠 6-7 Mayıs 30 kişinin katılımıyla İbrice’de Divefest etkinliğini gerçekleştirdik ve Saros Körfezi’nin büyüleyici maviliğinde kaybolduk.

🏕 Akşamları da kamp ateşi karşısında keyifli sohbetler eşliğinde günün yorgunluğunu attık.

🔹 Dalışlarımızı Asker kayası, Tünel Ve Kiramitlik bölgelerinde yaptık.

🔹 Su altındaki büyülü dünyayı merak eden su altı severlerle ve bröveli dalıcılarımızla çok keyifli dalışlar yaptık 🥳 🤿 Sen de su altı dünyasının derinliklerine dalmak, birçok deniz canlısını doğal yaşamında görmek istiyorsan Diving Twins ailesinin tecrübeli ekibi seni bekliyor 🥳 🐬 Bu yıl senin yılın olsun! Hadi, hep birlikte dalışın ve sonsuz mavinin keyfini yaşayalım.

💫 Eğitim dalışı, ara dalış ve tanıtım dalışları yapmak için bizimle DM’den iletişime geçebilirsiniz. Maviliklerde kavuşmak üzere💙

]]>
Çanakkale Boğazı’ndaki Dalış Turizmi İçin Tarihi İmza Atıldı https://www.divingtwins.org/news/news-5/ https://www.divingtwins.org/news/news-5/#respond Tue, 07 Mar 2023 08:58:58 +0000 http://www.divingtwins.org/?p=202 Devamını oku...]]> 23 Aralık 2019

Çanakkale Boğazı’nda, 1. Dünya Savaşı sırasında batırılan savaş gemilerinin dalış turizmine kazandırılması için başlatılan ‘Gelibolu Tarihi Sualtı Parkı Projesi’nde, TÜBİTAK ve Tarihi Alan Başkanlığı arasında sağlanan protokol sonrası ilk imzalar ’TÜBİTAK Marmara’ isimli araştırma gemisinde atıldı.

Çanakkale İskelesinde, Türkiye’nin en donanımlı araştırma gemilerinden olan TÜBİTAK Marmara isimli araştırma gemisinde gerçekleşen imza törenine Çanakkale Valisi Orhan Tavlı, Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, TÜBİTAK Temsilcisi Haldun Karan ve Güney Marmara Kalkınma Ajansı (GMKA) Genel Sekreter V. Abdullah Güç katıldı.

Yapılan anlaşma ile Çanakkale Boğazı ve Ege açıklarında, 1. Dünya Savaşı sırasında batırılan HMS Majestic gemisi sualtı turizmine kazandırılacak, ayrıca diğer batık gemilerin de envanteri çıkarılarak incelemelerde bulunulacak. Aralık ayına kadar boğazda devam edecek olan çalışmaların ikinci bölümü Mart-Nisan aylarında başlayacak. Muharebeler sırasında batırılan Ocean, Irresistible, Goliath, Triumph ve daha nice geminin yapılan anlaşma ile sualtı turizmine kazandırılması hedefleniyor.

Batıklara Dalışlar Rehberler Eşliğinde Olacak

Çanakkale Valiliğinin himayelerinde, Tarihi Alan Başkanlığı, Güney Marmara Kalkınma Ajansı ve TÜBİTAK işbirliği ile gerçekleştirilecek olan proje ile Gelibolu Yarımadasının çevresindeki 150 kilometrekare alanda sualtı tarama ve haritalandırma çalışmaları gerçekleştirilecek. Böylelikle bu alanlarda savaşın hatırasını taşıyan günümüze ulaşmış her ne varsa kayıt altına alınacak. Her iki dünya savaşından da kalan mayınların bertaraf edilmesi ile mühimmata bağlı güvenlik riskleri ortadan kaldırılacak. Gerekli önlemlerin alınmasının ardından savaş batıkları dalış turizmine kazandırılacak. Batıklara dalışlar ise Tarihi Alan Sualtı Rehberliği sertifikalı rehberler eşliğinde gerçekleştirilebilecek.

Proje Bütçesi 4.5 Milyon Lira

Dünyada bu denli dar bir alana sıkışmış bu kadar çok batığın bir arada bulunduğu başka bir yer olmamakla birlikte 1. Dünya Savaşı temalı bir sualtı parkı da ilk olacak. Sualtı parkının ilk etabının hayata geçiş tarihi olarak ise projenin sembolü haline gelen Majestic gemisinin batırılışının 105’inci yıl dönümü olan 27 Mayıs 2020 tarihi belirlendi. 4.5 milyon lira proje bütçesine sahip çalışmanın 1.5 milyon lira tutarındaki kısmı Güney Marmara Kalkınma Ajansı tarafından finanse ediliyor. Projenin deniz araştırmaları kısmı ise TÜBİTAK tarafından üstlenildi. Projenin tamamlanmasının ardından bölge ekonomisine yıllık 50 milyon lira katkı sunması bekleniyor.

Majestic Gemisine İlk Dalış 27 Mayıs 2020’de

TÜBİTAK ile karşılıklı atılan imzalar sonrası bir açıklama yapan ve hayata geçirilecek olan projenin önemine değinen Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Çanakkale’nin sualtı varlığı açısından çok zengin bir şehir olduğunu vurgulayarak, “Gelibolu Tarihi Sualtı Parkının ilk adımını atıyoruz. Tarihi Alan Başkanlığı olarak TÜBİTAK ile imzalamış olduğumuz protokol çerçevesinde Güney Marmara Kalkınma Ajansının ve Çanakkale Valiliğimizin destekleriyle Çanakkale çok yakın bir zamanda dünyanın ve Türkiye’nin çok önemli dalış merkezlerinden birisi olacak. Şu an üzerinde bulunduğumuz gemi, TÜBİTAK’a ait bir araştırma gemisi. Çanakkale Savaşları sırasında, Çanakkale Boğazı’nda ve Ege Denizi açıklarında batan savaş gemilerini ve sualtındaki bütün envanteri ortaya çıkararak, Türkiye’de ilk defa yapılacak olan bir şeyi yapıyoruz. Tarihi Alan Başkanlığı olarak da böylesine önemli bir çalışmayı yapmak olmaktan da ayrıca mutluyuz. Tarihi Alan ve Çanakkale çok önemli bir turizm merkezi, bir dalış merkezi olacak. Tarihi Alan Başkanlığımız tarafından koordine edilen bu dalış faaliyetleriyle ümit ve temenni ediyorum ki Çanakkale, dünyada en çok tanınan, bilinen bir merkez haline gelmiş olacak. Çanakkale Boğazı’nın altında çok önemli bir zenginliğimiz var. 105 yıl önce ve daha önceki dönemlerde batmış bir sürü gemi, bir sürü zenginlik var. Bu zenginlikler bizi bekliyor. Bu zenginliğe sahip bir şehir olarak biz bunları görmezden gelemezdik ve hemen bununla alakalı çalışmalara başladık. Bu çalışmalarımızı tamamladıktan sonra en çok talep gören ‘Majestic’ isimli batığa ilk dalışı inşallah 27 Mayıs 2020 tarihinde gerçekleştirmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

“Bu Güzel Projenin Bir Parçası Olmak Bize Onur Veriyor”

İmza töreninde konuşan bir diğer isim ise projeyi temsilen Çanakkale’de bulunan TÜBİTAK yetkilisi Haldun Karan’dı. Böylesine önemli bir projenin içinde bulunmaktan dolayı duydukları mutluluğu dile getiren Karan, “Majestic batığının dalış turizmine açılması ve akabinde de 1915 deniz muharebeleri sırasında batırılan diğer gemilerin envanterinin çıkarılmasını kapsayan projenin hem açılışını hem de imzasını bugün gerçekleştirdik. Biz TÜBİTAK olarak Tarihi Alan Başkanımızın heyecanına katılıyoruz. Bu güzel projenin bir parçası olmak bize onur veriyor” dedi.

İmza töreni sonrası protokol heyeti TÜBİTAK Marmara araştırma gemisi ile Çanakkale Boğazı’na açılarak sualtında bulunan batıkların olduğu bölgelerde incelemelerde bulundu.

]]>
https://www.divingtwins.org/news/news-5/feed/ 0
Denizden GelenCevherler https://www.divingtwins.org/news/news-4/ https://www.divingtwins.org/news/news-4/#respond Tue, 07 Mar 2023 08:57:50 +0000 http://www.divingtwins.org/?p=200 Devamını oku...]]> Deniz Kabuğunu Tanıyalım
Kemiksiz, yumuşak vücutlu deniz
canlıları olan yumuşakçaların (Mollusca) vücutlarını çevreleyen koruyucu, sert
tabakalı dış iskeletlerine deniz kabuğu
deniyor. Bu kabuklar sayesinde yumuşakçaların vücutları su içinde olmadıkları zaman bile nemli kalabiliyor. Yumuşakçalar, yumurtadan genellikle kabukları ince de olsa gelişmiş olarak çıkıyorlar.
Kabuk oluşumunu sağlayan malzeme,
yumuşakçanın vücudundan salgılanıyor.
Salgılanan malzeme setleştikçe kabuk da
büyüyor. Kabuk oluşumunda kullanılan
ana malzeme kalsiyum. Yumuşakçaların kanında bol miktarda kalsiyum var.
Kabuğun altında bulunan ve iç organları çevreleyen yumuşak dokuya manto deniyor. Kandan ayrılan kalsiyum, mantonun belirli noktalarından salınarak kalsiyum karbonat kristalleri oluşturuyor.
Manto, bu kristal katmanlarını çeşitli kalınlıklarda depoluyor. Bu katmanlı yapı,
kabuğun daha sağlam olmasını sağlıyor.
Manto, aynı zamanda kabukların üzerindeki damar ve diken gibi oluşumların gelişimini de sağlıyor. Kabuk geliştikçe kalınlığı ve büyüklüğü de artıyor.
Mantonun bir diğer özelliği de, kabuğa
rengini vermek. Mantoda bulunan özelleşmiş hücreler, yiyeceklerdeki boya maddelerini topluyor. Kabuk oluşumu sırasında
bu boya maddeleri de kullanılıyor. Renk
maddelerinin kabuk oluşumu sırasındaki hareketi, kabukların üzerindeki renkli
desenlerin oluşmasını sağlıyor. Koni biçiminde olan kabukların kıvrımlarının sarmal şekline bakıldığında, hepsinin dolanma yönünün saat yelkovanının dönme yönüyle aynı olduğu görülüyor.
Yumuşakçaların kabukları üç farklı katmandan oluşuyor. En dıştaki katman kalsiyum içermeyen ince bir tabakadan ibaret.
Bunun altındaki kısım kalsiyumun karbonat kristalleri içeriyor. İstiridyelerde olduğu gibi, bazı kabukların en iç kısmında ise
incinin ham maddesi olan sedef yer alıyor.
Binlerce farklı renkte, şekilde ve büyüklükte olmalarına rağmen kabuklular iki
farklı tiptedir: Tekkabuklular (salyangozlar, denizdişleri) ve çiftkabuklular (midyeler, istiridyeler, deniz tarakları). Karada
yaşayanların hepsi tekkabuklu, ancak denizlerde ve tatlı sularda hem tekkabukluları hem de çiftkabukluları bulmak mümkün. Tekkabukluların bazıları bitki hücreleri ile, bazıları ise denizşakayıklarının kanını emerek beslenir. Salyangozların bir
kısmı diğer karındanbacaklılarla, ölü balıklarla, kimileri ise mikroskobik canlılarla
beslenir. Çiftkabukluların büyük bir kısmı
ise solungaçları sayesinde besleniyor. Solungaçlara giren suyla birlikte besin maddeleri de alınıyor.

]]>
https://www.divingtwins.org/news/news-4/feed/ 0
Denizlerimiz Ölmeden https://www.divingtwins.org/news/news-3/ https://www.divingtwins.org/news/news-3/#respond Tue, 07 Mar 2023 08:55:28 +0000 http://www.divingtwins.org/?p=188 Devamını oku...]]> İnsanoğlu, yaşama tarihi boyunca deniz ile çok sıkı ilişkiler içinde olmuştur ve olmaktadır. Deniz içinde yaşayan canlıları avlamış, pek çoğunu besin maddesi olarak kullanmıştır. Yerleşimlerinde, denize yakınlığı esas tutmuş, ulaşım için gene denizlerden alabildiğine yararlanmıştır. Gelişen teknoloji ile de bu kullanımlar her açıdan en üst seviyede gerçekleşmeye başlamıştır. Bunları yaparken de, tıpkı doğanın bütününde olduğu gibi har vurup harman savurmuş ve bugünlere gelineceğini hiç hesap etmemiştir.

Artık hepimiz çok iyi biliyoruz ki, günümüzde insanlığı ve dünyayı tehdit eden en büyük tehlike çevre kirliliğidir. Doğanın ve çevrenin kirlenmesi sonucu, yakın bir gelecekte havada, karada, su ve denizlerde yaşayan canlıların gelişmeleri ve yaşamlarını sürdürmeleri tamiri mümkün olmayan bir olumsuzluğu kaçınılmaz kılacaktır. 

Diğerlerini bir yana bırakırsak, günümüzde deniz kirliliği, deniz suyundaki oksijenin azalmasının ve içinde yaşayan canlıların zehirlenmesinin kısa tanımıdır. Bunun sonucu da canlıların ve denizlerin tümden yok olması tehlikesidir. Belirli bir ekonomik sistem içinde bulunan toplumlar, “Daha çok üretelim, daha çok tüketelim, daha çok zengin ve güçlü olalım,” mantığı ve hırsı ile iç suların ve özellikle denizlerin kirlenmesine göz yumdular. İnsanoğlu, kısa vadedeki geçim derdiyle, uzun vadedeki geleceğini, kendi eliyle ve gözünü kırpmadan yok ediyor. Denizlerin kirlenmesi, çok yakınlarında kurulmuş yerleşim merkezlerinden, sanayi tesislerinden, gemilerden ve benzeri etkenlerden ortaya çıkmaktadır. Özellikle gemilerin yaptığı kazalar, bilinçli ya da bilmeyerek yapılan kirletmeler hatta petrol sızıntıları da insan eliyle denizleri kirletmenin belli başlı kaynaklarını oluşturmaktadır. 

TURMEPA (Deniz Temiz Derneği)’nın yaptığı araştırmalar sonucu; 

Kanser ilaçlarının yüzde 65’inin deniz canlılarından ve bitkilerinden yapıldığı, 

Denize her saatte 675 bin kilogram çöp atıldığı, 

Yalnızca ülkemizde, sanayi kuruluşlarının yüzde 98’inde, turizm tesislerinin yüzde 81’inde arıtma tesisi olmadığı, 

Denizlerdeki çöplerin her yıl bir milyondan fazla deniz kuşunu öldürdüğü 

Küresel ısınmanın ana nedeninin deniz kirlenmesi olduğu, 

Ticari olarak avlanan balık türlerinin en az yüzde 

70’inin gereğinden fazla tüketildiği, 

Dünyada her yıl 450 milyar metreküp arıtılmamış ya da kısmen arıtılmış çöpün, endüstriyel ve tarımsal atıkların denize atıldığı tespit edilmiştir. 

Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olduğunu düşünürsek, dünyada deniz kirlenmesinden en çok etkilenenlerden biri olduğumuz kaçınılmaz bir gerçektir. Karadeniz’i Akdeniz’e, oradan da Okyanus’a bağlantısıyla, deniz ulaşımı açısından dünyanın en önemli noktalarından birinde bulunuyoruz. Bu da, gerek bizden kaynaklanan gerekse bu yolu kullanan ulaşım araçlarından, ne kadar büyük bir kirlenme tehlikesi daha doğrusu gerçeği ile karşı karşıya olduğumuzu apaçık gösteriyor sanıyorum. Özellikle İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını düşündüğümüzde, daha önceleri yaşadıklarımız gibi, meydana gelecek deniz kazaları, daha doğrusu tanker kazaları sonucu yaşayacağımız tehlike ve kirliliğin riskini aklımızdan bir gün olsun çıkarmamamız gerekiyor. 

Pek çok konuda olduğu gibi, ülkemizdeki çarpık kentleşme, sanayileşme, tarımsal faaliyetler ve akarsularımızın hor kullanılması neticesinde, çevresel kirlenmede denizlerimizin başı çektiği de inkâr edilemez bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Turizm denildiğinde ilk akla gelen, bizim de içinde olduğumuz Akdeniz kıyılarında kirlenme, endüstriyel gelişme ve nüfus artışının da yüksek oranda olması nedeniyle en üst seviyelere yükselmiş durumdadır. 

Karalardan yapılan kirletme yanında, doğrudan gemilerin sebep olduğu deniz kirlenmelerine çok dikkat etmek zorundayız. Çevre Bakanlığı’nın verilerine göre, ülke yüzölçümünün sadece yüzde 9’unu kaplayan Marmara Bölgesi, nüfusumuzun yaklaşık yüzde 26’sını, sanayimizin de yüzde 60’ını barındırıyor. 60’lı yılların sonlarına doğru hızlı kentleşme ve sanayileşme, aynı hızla Marmara Denizi’nin de kirlenmesi dönemini başlatmıştır. Çok yakın bir geçmişe kadar doya doya denize girdiğimiz Marmara kıyılarında, artık bırakın denize girebilmeyi, yoğun kirliliği nedeniyle çok zengin bilinen balık türlerini büyüteçle arasak bulamaz durumdayız. 

Bugün için tek tesellimiz, “Deniz Temiz- TURMEPA-Derneği”nin varlığı ve çalışmalarıdır. Projeler, Koruma Çalışmaları ve Bilgilendirme Materyalleri adı altında üç ana etkinlik ile varlığını sürdüren dernek, amacını da “Gelecek kuşaklara yaşanabilecek bir çevre bırakabilmek, onlara denizlerin ekonomiye, sağlığa ve refaha katkılarından yararlanabilmelerini sağlamak amacıyla kişisel sağlık, refah ve Türkiye’nin ekonomik geleceği için oluşan önemli riskler hakkında kamusal farkındalığı arttırmak, halkı deniz ve sahil çevresinin süregelen tahribatına karşı, müsamaha göstermemeleri konusunda faaliyete geçmeleri için teşvik etmek,” olarak açıklamıştır. 

TURMEPA ile Yapı ve Kredi Bankası’nın birlikte yürüttüğü “Sınırsız Mavi” projesi kapsamında, 300 bin öğretmene eğitim verilecek, 6 milyon öğrenciye ulaşılacak. Yine aynı dernek, Atık Alım Tekne Projesi, Acil Mavi Hat çalışmaları, Deniz Süpürgesi uygulaması ve okullara, öğrencilere yönelik Alipot Projesi ile yoğun bir etkinlik içerisindedir. 

Deniz Temiz-TURMEPA-Derneği’nin çalışmalarından övgüyle sözetmeyi bir görev sayıyorum. Fakat yalnızca övgü yetmez. Bir TURMEPA da yetmez. Denizleri temiz tutmak, kıyıları korumak için seferberlik ilan etmemiz gerekiyor. Öyle bir seferberlik ki, eğitimle başlayacak ve ibadet eder gibi 24 saat insanlarımıza, temiz denizin vazgeçilmezimiz olduğu anlatılacak. Deniz mahsullerinin insan beslenmesinde ne kadar önemli olduğu ikna edilecek. Temiz denizin turizmin kalbi olduğu ve turizmin de ülkemizin ekonomik kalkınmasında ne kadar önemli olduğu adeta aşılanacak. 

Devlet, bilim kurumlarıyla, eğitim kurumlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, basın ve medya ile sıkı işbirliği içerisinde doğa ve denizlerimizin korunması konusunda eğitsel ve uyarıcı görevini yerine getirirken, hukuksal alanda da üstüne düşeni yapmak zorundadır. Gerekli yasaları öncelikle çıkartıp bunları ayırım yapmaksızın uygulamalı, cezai müeyyidelerin caydırıcılığı konusunda ciddi adımlar atmalı ve devlet politikası haline getirmelidir. Son zamanlarda bu konuda yapılan girişimlerin, popülist yaklaşımlarla yarım kalmayacağını umut ediyorum. 

Her konuda olduğu gibi, hayati önem taşıyan “Denizlerimizin korunması” da devamlılığı şart olan tedbir ve eğitimlerle ancak başarıya ulaşabilecektir. İpin ucunu bırakırsak, telafisi mümkün olmayan zararlarla karşı karşıya kalacağımızın, halkımıza çok iyi anlatabilmek önceliklerimizden biri olmalıdır. Bugüne kadar çok hatalar yaptık, bundan sonra hiç olmazsa elimizde kalanı koruyalım

]]>
https://www.divingtwins.org/news/news-3/feed/ 0
BİREYLERİN DONANIMLI DALIŞ SPORUNABAŞLAMA TERCİHLERİNİN SAPTANMASI https://www.divingtwins.org/news/news-2/ https://www.divingtwins.org/news/news-2/#respond Tue, 07 Mar 2023 08:48:09 +0000 http://www.divingtwins.org/?p=186 Devamını oku...]]>


Geçmiş yıllarda genel olarak yerli ve yabancı turistler tarafından deniz kenarı bir destinasyonda deniz, kum, güneş konseptinde algılanan ve gerçekleştirilen deniz turizmi anlayışına, bugün alternatif turizm anlayışı da eklenmiş ve dalış turizmi de alternatif turizm çeşitlerinin arasında yer almıştır.
Üç tarafı denizlerle çevrili ve uzun bir kıyı şeridine sahip ülkemizde turizm amaçlı sportif faaliyetlerden olan donanımlı dalış
sporunun alternatif turizm faaliyetleri arasında önemli bir yeri olmasının yanında sektörün genişlemesi açısından dalış sporuna başlama tercihlerinin önemi çalışmamızda vurgulanmaktadır.
Çalışmanın amacı; bireylerin donanımlı dalış sporuna başlama tercihlerini saptayarak, bir çeşit ticari işletme olan ve kâr amacı güden ticari dalış merkezlerine pazarlama faaliyetleri açısından veri niteliği taşıyan bir kaynak oluşturmaktır. Ticari kuruluş olmayan dalış kulüpleri açısından ise daha bilinçli sporcu adaylarına ulaşılmasını sağlayarak, kaliteli bir sporcu kitlesi oluşturmasına katkı sağlanması yönünde veri niteliği taşıyan bir kaynak oluşturmaktır.

Donanımlı Dalış Donanımlı dalış, “Donanımlı Dalış Yönetmeliği”nde; sıkıştırılmış hava ya da oksijen oranı arttırılmış sıkıştırılmış hava solumaya olanak veren ve yüksek basınca dayanıklı taşınabilir tüp ve buna ilişkin donanım kullanılarak sualtında yapılan dalış, olarak tanımlanmaktadır. Tanımdan anlaşılacağı üzere, bu sportif faaliyeti yapabilmek için birtakım araç ve
gereçler de gerektiğinden “Aletli Dalış” veya “Tüplü Dalış” olarak da bilinmektedir. Literatür’de dalış donanımı SCUBA olarak ifade edilmekte olup, “Self Contained Underwater Breathing Apparatus” ifadesinin baş harflerinden oluşmaktadır. Bu ifade Türkçe ’ye “Bağımsız Sualtı Soluma Donanımı” olarak çevrilmektedir. Donanımlı dalış ise literatürde “Scuba Diving” olarak tanımlanmaktadır.
Günümüzde kullandığımız donanımlı dalış ekipmanının temelini Emile Gagnan ve Kaptan Jacques Cousteau’nun 1943’te geliştirdikleri “Su Akciğerleri(Aqualungs)” adını verdikleri sistem oluşturmaktadır. Bu tarihten günümüze kadar pek az değişikliğe uğrayarak bugünkü halini almıştır. (http://www.tssf.gov.tr/TR/brans/5/donanimli-dalis , erişim tarihi:21.12.2015) Ülkemizde de dalış turizmi teknolojinin de gelişmesine bağlı olarak 1980 yılı sonrasında ivme kazanmıştır. 1980 yılında Türkiye Sualtı Sporları, Cankurtarma, Sukayağı ve Paletli Yüzme Federasyonu kurulmuş, 2005 yılında federasyonun adı Türkiye Sualtı Sporları
Federasyonu(TSSF) olarak değişmiştir. Misyonu; Ülkemizde sualtı spor kültürünü yaymak ve benimsetmek amacıyla, sualtı sporları ile ilgili ulusal ve uluslararası düzeyde etkinlikler düzenlemek, Uluslararası sualtı sporları ve dalış etkinlikleri ile ortaklaşa eğitim, belgelendirme, denetim koşullarını oluşturmak ve yürütmektir.
Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu, dalış eğitimlerini Dünya Sualtı Aktiviteleri Konfederasyonu(Confederation Mondiale Des
Activites Subaquatiques, CMAS) ile akredite olarak yetkili dalış merkezleri aracılığıyla vermektedir. Dalış eğitimlerini başarıyla
tamamlayanlara verilen TSSF/CMAS dalıcı ve dalış eğitmeni sertifikaları tüm dünyada geçerlidir. Ülkemizde şuan 200’ün üzerinde yetkili dalış merkezi bulunmaktadır. (http://www.tssf.gov.tr/TR/yetkili-egitimmerkezleri , Erişim tarihi:21.12.2015)

]]>
https://www.divingtwins.org/news/news-2/feed/ 0